23 Ocak 2012 Pazartesi

Ingres ve Avrupa'da Neoklasizm

Öncelikle, bloga uzun zaman ara verdiğim için kusura bakmayın. Neoklasizme Ingres'ten devam ediyoruz.

Bir diğer neoklasik ressam Ingres (1780-1867)'dir. Estetik amaçları pek anlaşılamayan bir sanatçı olarak bilinir. 1806'da Salon yarışmasına gönderilen yapıtları küçümsenerek refüze edilmiştir. Rafael'e, Fransız ve Flaman primitif sanatına yakınlık duymuştur. Floransa'daki Masaccio freskoları onu çok etkilemiştir. Sanatçının "Odalık" ve "Türk Hamamı" gibi yapıtları çok dikkat çekmiştir.


"Odalık ile Köle", Jean Auguste Dominique Ingres, 1842

Bu dönemde Fransa'da insana dayalı Neoklasizm gelişirken, yani bir portre ve ifade olgusu ağırlıktayken İngiltere'de manzara resimlerinde, özellikle suluboya çokça kullanılmıştır. Bunun yanısıra "yaşam ile ölüm arasındaki hayvan mücadeleleri" de önemli bir konu olarak dikkat çekmiştir.

Bu yöndeki önemli isimlerden birisi de George Stubbs'tur. Öncelikle bir anatomici olan ressamın at betimlemeleri, saatler süren gözlem ve bilimsel çalışmalar sonucunda ortaya çıkmıştır. Stubbs'ın hareketin mekaniğini betimlemek için atların kemik ve kas sistemini incelemiş, çeşitli açılardan ayrıntılı anatomik çizimler yapmıştır. Resimleri ustalıklı bir desen ve kompozisyon anlayışının ürünüdür.

"Nehir manzarasında kısraklar ve taylar" (1763-68), George Stubbs

İtalya'da neoklasizm döneminde şehrin resimlerinin yapıldığını görüyoruz. Bu resimlere Vedute (it. görünümler) resimleri de denmektedir. Bu sanatçılar foto-gerçekçi tarzda ele aldıkları İtalya'nın önemli meydanlarını, şehrin köşelerini resimlerine aktarmışlardır. Resmettikleri yerlerin topografik karakterlerini ortaya koymak en önemli özellikleridir. Bunlar biz izleyiciler için birer belge anlamı da taşımaktadırlar.


"Vedute von San Giuseppe di Castello" 1737, Giovanni Antonio Canal Canaletto

Kısaca resim sanatının belki de fotoğraf sanatı ile eşdeğer anlama ulaştığı bir resim kulvarını da Vedute ressamları oluşturmaktadır. Bu kulvardaki önemli sanatçılar; Canaletto, Pannini, Guardi'dir.

İspanya'da neoklasizm: Başlıca ressamı Goya (1746-1828)'dır. İspanyol halk hayatını, boğa güreşlerini, engizisyon sahnelerini, renkli, dramatik ve karakterize bir biçimde resmetti. Başarı kazandı. 1775'te sanat akademisinin müdürü oldu. Bir yıl sonra da Kral 3. Charles'in saray ressamlığına getirildi. Bu yeri 4. Charles zamanında da korundu.


"Çıplak Maya", 1800, Francisco Goya

Serbest anlatımı, acı bir şekilde karakter yakalayışı, doğa yorumu yoluyla kazanmıştı. Gözlem ve yorumun bu gücü zamanla Goya'nın dev kişiliğini oluşturdu. Gerçeği söyleyiş biçimi onun ünlü çıplak ve giyinik Maya'larında da görülür. Onun Maya'sı antik dönemin efsanevi tanrıça kadını değil, yaşayan çağdan güzel bir kadındı.İhtilal döneminin bu büyük sanatçısı kralların ideal tipine, asilzadelere önem vermedi. Onları bütün çirkinlikleriyle boyadı.

Çağının bütün felaketlerinin nedenlerine inen düşünür bir dev ressamdır. O da Rembrandt gibi yaşı ilerledikçe boyanın maddesel anlatımına yönelmiştir. Rembrandt gibi o da bir çok asit oyma bırakmıştır. Bunların çoğu yalnızca çizgileri değil, gölgedeki bölgeleri belirtmeye olanak veren ve AKVATİNTA (aqua tinta) yani leke baskı denilen yeni bir teknikle yapılmıştır. Çoğunlukla bunlar büyücü kadınların ve gizemli karaltıların hayali görüntüleridir bunlar. Ve daha çok Goya'nın İspanya'da kendisinin denediği, insanın acımasızlığı ve baskıya, aptallık ve gericiliğe karşı suçlamaları olmak savındadır. Kimi zaman da sadece kişisel kabuslarına biçim verir gibidirler.


"Que se la Uevaron" (Akvatinta), Francisco Goya

Dikkat edilirse, krallıklarda mutlak idare, ideal antik çizgisel anlatıma önem verilmiş. Burjuvanın egemen olduğu parlamenter rejimlerde ise hayatı gerçeği ile yansıtmak yoluna gidilmiştir. Avrupa'da parlamenter idareler çöktükçe ve sanatçılar saray çevrelerinden uzaklaştıkça rengin yaşam ile birleşmesine önem verilmeye başlanmıştır. Bu nedenle romantik resim dönemi, renk sorunlarının incelenip değerlendirilmesine yol açmıştı.

Resim 3: https://www.reproarte.com/files/images/C/canaletto_/0074-0049_s-giuseppe_di_castello.jpg
Resim 5: http://www.galerienewart.de/galerie/hilfe.htm

22 yorum:

  1. ellerine sağlık..tam benlik bir blogun daha olduğunu ne biçimde farkedememişim.Kendime yapılan bir ayıp daha..

    YanıtlaSil
  2. Yeşilcim beğenmene sevindim, her zaman bekleriz:)

    YanıtlaSil
  3. Ama bu blog sanırım benim uğrak yerim olacak gibi..Harika olmuş ..

    YanıtlaSil
  4. Beğenmenize çok sevindim, nadiren güncellense de her zaman beklerim:))

    YanıtlaSil
  5. ben çok özür dileyerek birşey sormak istiyorum lutfen ayıplamayın cunku gerckte bılmıyorum neoklesizm ne demektir? çok yararlı bir blog ellerınıze saglık

    YanıtlaSil
  6. Sevgicim rica ederim, neoklasizm'in kelime anlamı "yeni klasikçilik" yani hangi konuda olursa olsun "klasik yaklaşımın veya klasik beğenilerin yeniden popüler olması" diyebilirim genel anlamda. Resimde ise bir ekol olarak barok dönemden sonra geldiği için, barok gibi aşırı süslü olmayıp klasik sade tarzla resim yapılmasıdır. Blogumu beğenmene sevindim, teşekkür ederim, sevgiler:)

    YanıtlaSil
  7. Yine bilgi dolu bir yazı teşekkürler, emeğine sğalık...

    YanıtlaSil
  8. Ben teşekkür ederim, çok naziksiniz, sevgiler:)

    YanıtlaSil
  9. :) Çok tesekkur ederım artık neoklasızm ne demek blıyorum:)

    YanıtlaSil
  10. İki güzel blog,ne güzel :) fırsat buldukça eski postlarıda okumalı.İyi günler..

    YanıtlaSil
  11. Levent Bey, bu blogu malesef fazla güncelleyemiyorum ama güzel yorumunuz için çok teşekkür ederim, iyi günler:)

    YanıtlaSil
  12. Erencim Bloğuna ne oldu. Bir anda yok oldu. Hacklendi mi diye dakikalardır araştırıyorum. Belki bu blogundan sana ulaşabilirim dedim. Umarım iyisindir.Bir ses ver :) Sevgiler

    YanıtlaSil
  13. Defne Hanım çok naziksiniz çok teşekkür ederim, tarayıcıdan kaynaklanan geçici bir sorun oldu sanırım, ben açabiliyorum, siz de iyisiniz inşallah? sevgiler:)

    YanıtlaSil
  14. aa sizin böle bi blogunuz mu vardı,daha yeni gördüm,hayırlı olsun..🙂 neoklasikzim konusunu iyi derrlemişsiniz,Rafael'in Odalık ve Türk Hamamı yapıtlarını bilyom,çok güzel eserler aslında,kemeraltında falan karşıma çıkıyodu ara sıra..elinize sağlık..😊

    YanıtlaSil
  15. çok naziksiniz Ertuğrul Bey, maalesef bir kaç yazıda kaldı bu blog ama kapatmak istemiyorum güzel yazılara haksızlık olmasın:)) çok teşekkür ederim yorumunuza:)

    YanıtlaSil
  16. bilgi dolu bir yazı olmuş teşekkür ediyorum

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ben teşekkür ederim, geç cevabım için kusura bakmayın:)

      Sil
  17. bu bloğu takibe alalı biraz zaman oldu, neden paylaşmaya devam etmiyorsunuz? Oldukça farklı gelmişti bana oysa :') Umarım devam edilir aradan çok uzun zaman geçmiş olmasına rağmen*

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. yorumunuz beni çok mutlu etti, gerçekten çok teşekkür ederim:) maalesef bu tip yazılar araştırma gerektiriyor, zaman alıyor, bu ara ise hiç zamanım yok ne yazık ki, devam edebilmeyi ben de isterdim, sevgiler:)

      Sil
  18. Güzel bir derleme olmuş, emeğinize sağlık.

    YanıtlaSil